
Prof. Dr. Merter Yalçınkaya
Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı
Tıp fakültesine adım attığınızda, yalnızca bilgi edinmezsiniz; aynı zamanda bir mesleğin değerleriyle tanışırsınız. Hiç şüphe yok ki insan sağlığını koruma ve geliştirme sorumluluğu taşıyan bir alanda eğitim görmek, eğitimin niteliğini ister istemez daha da önemli kılıyor. İşte tam bu noktada, çoğu zaman, hatalı bir algı ile “teknik bir ayrıntı”, “evraklar arasında kaybolma” ve “iş yükünü arttıran detaylar topluluğu” gibi görülen “akreditasyon” kavramı devreye girer. Akreditasyon, aslında bir belgenin ötesinde; eğitiminizin kalitesine, mezuniyet sonrası tanınabilirliğinize ve hasta güvenliğine dair verilmiş açık bir taahhüttür.
TIP EĞİTİMİ PROGRAMLARINI DEĞERLENDİRME VE AKREDİTASYON DERNEĞİ
Türkiye’de tıp fakültelerini program düzeyinde değerlendirme süreci, bağımsız bir kuruluş olan “Tıp Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği” (TEPDAD) tarafından yürütülmektedir. Bu süreç içerisinde müfredattan klinik uygulamalara, öğretim üyesi niteliğinden öğrenci geri bildirimlerine kadar pek çok başlık bağımsız uzmanlarca gözden geçirilir. Aslına bakılırsa tıp fakültesinin akreditasyonunda içinden geçilen tüm aşamalar, bir kalite kültürünün, sürekli iyileştirmenin ve öğrenci merkezli eğitimin sistematik bir göstergesidir.
Avrupa’da eğitimin kalite güvencesi süreçleri uzun süredir kurumsallaşmış bir yapıdadır. “World Federation for Medical Education” (WFME), tıp eğitimi için uluslararası standartları tanımlar ve program düzeyindeki akreditasyon kuruluşlarını bu çerçeveye göre tanır. Bir tıp fakültesinin, mezunlarının diplomalarının yurt dışında tanınması açısından WFME onaylı bir sistemle akredite olması büyük önem taşır. TEPDAD ve WFME arasındaki ilişkinin anlaşılması açısından belirtmek gerekir ki TEPDAD, WFME standartlarına dayanarak tıp eğitimini akredite eden, WFME tarafından tanınan, çalışmalarını ulusal ve uluslararası ölçekte sürdüren bir akreditasyon ajansıdır. WFME tarafından tanınıyor olması, TEPDAD süreçlerinin hem küresel kriterlerle uyumlu hem de prestij ve uluslararası güvenilirlik taşıdığını göstermektedir. Bu ilişki, TEPDAD akreditasyonunun ülkemiz içinde olduğu kadar, mezunların uluslararası platformlarda tanınması açısından da önemli katkı sağlamaktadır. Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi İngilizce Tıp Eğitimi Programı, 1 Ocak 2022 – 1 Ocak 2028 dönemi için TEPDAD tarafından akredite edilmiştir. Bu akreditasyonun, kurum olarak benimsediğimiz eğitim anlayışının takdir edilmesi açısından önemli ve mutluluk verici olduğunu belirtmek isterim. Bu akreditasyon, kurumsal olarak kalite kültürüne bağlılığımızın, sürekli iyileştirme anlayışımızın ve öğrenci merkezli eğitimimizin somut bir göstergesidir.
Avrupa özelinde biraz daha bilgi vermek gerekirse “European Association for Quality Assurance in Higher Education” (ENQA), Avrupa yükseköğretim alanında faaliyet gösteren kalite ajanslarını değerlendirir. ENQA’nın tanıdığı ajanslar, hem program düzeyinde hem de kurumsal düzeyde yükseköğretim kurumlarında kalite güvencesi sağlar. Böylece Avrupa’da tıp eğitimi, yalnızca ders içeriği ve sınav yapısıyla değil; öğrenme ortamı, öğrenci temsili, mezun takibi ve sürekli iyileştirme gibi alanlarda da bütünsel bir şekilde denetlenir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ise yükseköğretim kurumları, kurumsal akreditasyon sistemleriyle değerlendirilmektedir. Bunlar arasında en tanınmışlarından biri “New England Commission of Higher Education” (NECHE)’dır. NECHE, bir üniversitenin eğitim-öğretim, yönetişim, mali sürdürülebilirlik ve stratejik planlama alanlarında uluslararası standartlara uygunluğunu değerlendirir. Tıp fakülteleri doğrudan NECHE tarafından akredite edilmez; ancak üniversitenin genel kalite yapısının güvence altına alınması, fakültelerin eğitim süreçlerini de dolaylı olarak etkiler.
AKREDİTASYON NE SAĞLAR?
Peki akreditasyonun somut faydaları nelerdir? Yapılan çalışmalarda, akreditasyonun hem eğitim süreçlerine hem de kurumsal yapıya çok boyutlu katkı sağladığını bugün artık biliyoruz. Araştırmalara göre, akreditasyon süreçleri öğrenci ve mezun performansının iyileştirilmesinde, müfredat ve program işleyişinin daha sistematik ve güncel hale getirilmesinde, kalite güvencesi kültürünün gelişmesinde ve sürekli iyileştirme uygulamalarının yerleşmesinde önemli rol oynar. Bununla birlikte, paydaş memnuniyetinin artması, paydaş beklentilerine daha etkin yanıt verilebilmesi, öğrenci ve öğretim üyelerinin eğitim süreçlerine daha yüksek katılım göstermesi, eğitimle ilgili araştırma faaliyetlerinin teşvik edilmesi ve öğrenme ortamı başta olmak üzere genel program kalitesinin yükseltilmesi gibi sonuçlar da sürecin doğrudan etkileri arasında yer almaktadır. Tüm bu unsurlar, yalnızca bireysel başarıyı değil; kurumun kendi kendini değerlendirme, şeffaflık sağlama ve sürdürülebilir gelişme kapasitesini de desteklemektedir. Tıp eğitimi açısından somut bir örnek vermek gerekirse, Van Zanten M. ve arkadaşlarının 2022 yılında yaptıkları bir çalışma, WFME tanınırlığına sahip fakültelerden mezun olan öğrencilerin, ABD’de tıp lisansı alabilmek için girilen “United States Medical Licensing Examination” (USMLE) sınavlarında daha yüksek başarı gösterdiğini ortaya koymuştur.
TÜRKİYE’DE AKREDİTASYON
2024 yılı itibariyle Türkiye’de bulunan 128 tıp fakültesinin 55’i bünyesinde açılmış olan 65 tıp eğitimi programı TEPDAD tarafından akredite edilmiş durumdadır. Bu durum, öğrencilerin klinik deneyimleri, ölçme-değerlendirme sistemleri ve mezuniyet sonrası yeterliklerinde kurumsal farklılıklar doğurabilmektedir. Bu sınırlı dağılıma rağmen bazı fakülteler, kalite güvencesi süreçlerini bütüncül biçimde uygulayarak örnek oluşturmaktadır. Kurumsal kalite güvencesi bu bağlamda ayrı bir katman olarak devreye girer. Türkiye’de kalite güvencesi yalnızca program düzeyinde değil, kurumsal düzeyde de yapılandırılmıştır. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK), üniversitelerin stratejik planlama, yönetişim, eğitim ve araştırma performansını bütünsel biçimde değerlendirerek kurumsal akreditasyon süreçlerini yürütür. TEPDAD gibi alan akreditasyon kurumlarını tanıyan YÖKAK, yükseköğretim kurumlarında sürdürülebilir bir kalite kültürünün yerleşmesine katkıda bulunur. Böylece program düzeyiyle kurumsal düzey birbirini destekleyen, entegre bir yapı hâline gelir. Bir tıp fakültesi için TEPDAD akreditasyonu ne kadar önemli ise, bir üniversite için de YÖKAK tarafından akredite edilmiş olmak bir o kadar önemlidir. YÖKAK’ın akreditasyon süreci kapsamında Bahçeşehir Üniversitesi, liderlik, yönetişim, eğitim‑öğretim, araştırma ve toplumsal katkı alanlarında yapılan saha ziyaretleri ve belge değerlendirmeleri sonucunda akreditasyon almış; bu sayede kurum çapında bu kültürü içselleştirmiş ve kurumsal kalite sistemini sağlam temeller üzerine kurmuştur.
SONUÇ
Sonuç olarak, akreditasyon yükseköğretimde sorumluluk kültürünün somut ifadesidir. Özellikle tıp gibi insan yaşamına doğrudan etki eden bir meslekte, eğitim kalitesinin tesadüflere bırakılmaması gerektiği açıktır. Akreditasyon, bir kurumun kişilere öğrettiklerinin dışında, bu eğitimi nasıl planladığını, nasıl değerlendirdiğini ve nasıl sürekli geliştirdiğini gösterir. Bugün, tıp eğitiminde karşılaşılan en büyük zorluklardan biri, hızla değişen bilgiye ve artan beklentilere rağmen tutarlı, güvenilir ve ölçülebilir bir eğitim sunabilmektir. Bu çerçevede, kalite güvencesi süreçleri hem eğitimin şeffaflığını sağlar hem de kurumsal hafızayı güçlendirir. Öğrenciler için bu, yalnızca dersleri başarıyla geçmek değil; sağlam bir sistemin parçası olarak yetişmek anlamına gelir.
Mezuniyet belgesi, kolektif bir çabanın, kurum kültürünün ve eğitim etiğinin bir ürünü olmanın ötesinde; uzun, onurlu ve sorumluluk yüklü bir meslek yolculuğunun da ilk cümlesidir. O cümle ne kadar sağlam kurulursa, meslek hayatı da o kadar güçlü olur. Akreditasyon sayesinde yükseköğretim kurumları, yalnızca bugünün ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz; yarının hekimlerini, bilim insanlarını ve sağlık liderlerini yetiştirme sorumluluğunu da bilinçle üstlenmiş olur. Bu nedenle akreditasyon, bir belgeden ve bir başlangıç noktasından çok daha fazlasıdır.