Kapatmak için ESC'ye basın

Bir Pasaportta İki Hikâye: Değişim Öğrencisini Anlamak

Lale Çobanoğlu
BAU Uluslararası Akademik İlişkiler ve Programlar Direktörü

Küreselleşen dünyada değişim öğrencilerini artık sadece bir eğitim programının parçası olarak görmek mümkün değildir. Onlar, kendi dünyalarını ve bizim dünyamızı yeniden keşfeden gezginlerdir. Artık hem yabancı bir kültüre alışma hem de yeni bir ülkenin ritmini öğrenip kendi sınırlarını görme zamanıdır. Peki biz, onları gerçekten ne kadar anlıyoruz? Bu deneyimi akademik olduğu kadar kişisel gelişim, merak ve sınırları zorlamak üzerine bir ders gibi de görebiliriz. Her pasaport, aslında iki hikâye taşır: biri iç dünyayı, diğeri dış dünyayı keşfetmenin hikâyesi.

Yola çıkmadan önce akademik ve kişisel pek çok süreci geride bırakan öğrenci; adeta kendi yolculuğuna hazır olduğunu sakin bir kararlılıkla kanıtlamıştır. Bu yolculuk, yalnızca derslerle veya sınavlarla sınırlı değildir; ekonomik kaygılar, aile özlemi, duygusal iniş çıkışlar ve kültürel farklılıklar da her öğrenciyi farklı biçimlerde sınar. Biz ondan yeni yerinde artık ne tam bir akademik başarı bekleriz, ne de tam bir adaptasyon. Her öğrencinin öğrenme ve uyum süreci farklıdır; bazen akademik olarak bir ilerleme görülürken, kültürel adaptasyon daha yavaş gerçekleşir; bazen ise sosyal ve kültürel olarak hızla uyum sağlanır, ama beraberinde akademik zorluklar gelir. Onları kıyaslamak yerine her adımlarını gözlemleyip destek olmayı, gelişimlerini takip etmeyi önemsiyoruz. Böylece değişim süreci hem öğrenciler hem de bizler için bir öğrenme ve keşif yolculuğu olmaya başlar.

Değişim öğrencisi için süreci kolaylaştırmak adına hem akademik hem de sosyal destek mekanizmalarımızı mümkün olduğunca devreye sokarız. Ev sahibi üniversitenin danışmanlık hizmetleri, oryantasyon programları ve mentor sistemi öğrencinin yeni ortama uyumunu hızlandırır. Bunun yanında, uluslararası ofislerin rehberliği, konaklama desteği ve dil kursları da öğrencinin günlük yaşamını kolaylaştırır. Ancak en az bunlar kadar değerli olan, öğrencinin çevresinde oluşan kültürlerarası arkadaşlık ağıdır; bu ağ, yabancılık hissini azaltır ve öğrencinin farklı bir ülkede aidiyet duygusu kurmasını sağlar. Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde, değişim deneyimi giderek çeşitlenen bir öğrenme sürecine dönüşür.

Uluslararası öğrenciler arasında en tez canlısı her zaman değişim öğrencisidir. Tam zamanlı öğrencinin diyelim ki dört yıla yaydığı deneyimi, o birkaç ayda yaşar. Her şeyi çözmek ve keyfini çıkarmak için bazen zamanla yarışır. Bu yüzden dikkat kesilir; kimse fark etmese de her detayı hafızasına kazır. Tam zamanlı öğrenci yaşadığı şehre alışıp kendi düzenini kurmaya çalışırken, değişim öğrencisi o şehri en hızlı şekilde ezberlemeye çalışır. Çünkü bilir ki zamanı sınırlıdır ve bu sınırlılık, onu diğerlerinden daha meraklı, daha farkında ve bazen de daha cesur kılar.

İstanbul’a ilk kez gelen bir değişim öğrencisi genellikle nereden başlayacağını bilemez. Trafik, korna sesleri, karmaşık metro haritaları derken şehir biraz fazla gelir. Ama aynı gün içinde birinin “gel bir çay içelim” demesi ya da simit satan birinin yabancı aksanına gülümsemesi, o mesafeyi hızla kapatır. Her masaya misafir olmak isteyen kedilerden bahsetmiyorum bile! Boğaz’ı ilk kez gördüğü an ise genelde sessizliktir; şehir ne kadar gürültülüyse, manzara o kadar sakinleştiricidir.

Türkiye’den giden öğrenci başta özgürlüğün tadını çıkarır. Berlin’de bir kafede kahve siparişi vermek, U-Bahn’da yön bulmak ve sokak pazarlarını gezmek günlük rutinleri oluşturur. Seul’de ise hızlı metro sistemi, sokak pazarlarındaki egzotik yemekler ve Hanok evlerinde yapılan çay seremonileri, bütün o özel anların bir parçasıdır artık. Kimsenin onu tanımaması rahatlatırken, aynı zamanda yalnızlık yaratır. Sessiz toplu taşımalar, dakik ders saatleri ve bireysel yaşam tarzları, yeni dünyanın ritmini belirler. Zamanla öğrenci, bu sessizliği kişisel bir alan olarak okumayı öğrenir; aslında değişim, yeni bir ülkeyi değil, kendi alışkanlıklarını ve sınırlarını keşfetme fırsatıdır.

Başka bir ülkede değişim öğrencisi olmak, her gün küçük ama somut adımlarla dolu bir öğrenme süreci demektir bir nevi. Sınıfta sunum yapmak için farklı bir dilde kendini ifade etmek, kütüphanede yer bulmak için yeni sistemi çözmek, ders kayıtları ve bürokratik işlemlerle uğraşmak; hepsi birer başarıdır bir yandan. Günlük yaşamda market alışverişi yapmak, toplu taşımayı kullanmak, ev arkadaşlarıyla farklı yaşam alışkanlıklarını uyumlu hâle getirmek veya bir şehirde yön bulmak gibi basit görünen deneyimler bile öğrenciyi heyecanlandırır. Her adım hem bilinmeyenle yüzleşmeyi hem de kendi sınırlarını zorlamayı öğretir. Bu süreçte öğrenci, sadece akademik bilgilerini değil, esnekliğini, problem çözme yetisini ve farklılığa olan dayanıklığını da test eder.

Değişim programlarının belki de en görünmeyen ama en güçlü etkisi, bireyin önyargılarını fark ettirmesidir. Farklı bir ülkede yaşamak, yalnızca yeni bir dil ya da eğitim sistemi öğrenmek değildir; aynı zamanda insanların dünyayı ne kadar farklı şekillerde algıladığını da anlamaktır. Yaşadıkları öğrenciye dünya çeşitliğinin bir zenginlik olduğunu ve kültürel farklılıkların korunması gerektiğini öğretir. Beraberinde empati, anlayış ve geniş bir bakış açısı da gelir.

Şüphesiz ki yolculuğunu tamamlayıp evine dönen öğrenci de artık eskisi gibi değildir. Kendini keşfetmiş, sınırlarını öğrenmiş ve farklı kültürlerle etkileşim içinde bulunmuş olarak geri döner. Kültürel farkındalığı artar; farklı bakış açılarını anlamak, empati kurmak ve belirsizliklerle başa çıkmak onun için daha doğal hâle gelir. Akademik ve kişisel olarak daha özgüvenli, kendi kararlarının sorumluluğunu daha bilinçli taşıyan biri olur. Artık tek bir doğru yol olmadığını, her deneyimin kendi değerini taşıdığını bilir. Küçük günlük kararlar, sosyal etkileşimler ve beklenmedik zorluklar bile onun için birer öğrenme fırsatına dönüşür. Böylece öğrenci hem kendi sınırlarını hem de dünyayı daha geniş bir perspektifle görmeyi öğrenmiş olur. Her öğrencinin öğrencilik hayatının bir bölümünde bir parça “yabancı” kalması, öğrenmenin, keşfetmenin ve merak etmenin sonsuzluğunu deneyimlemenin en somut yoludur artık.