
Dr. Öğretim Üyesi Günet Eroğlu
BAU Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
Hepimiz son yıllarda yapay zekâyı konuşuyoruz — ChatGPT, Midjourney, robotlar, otonom araçlar… Ama belki de asıl devrim, bilgisayarların beynimize benzediğini fark ettiğimiz anda başladı. Beynimiz, aslında evrendeki en güçlü “yapay zekâ modeli”. Milyarlarca nöron, saniyede trilyonlarca bağlantı kuruyor. Fakat biz bu inanılmaz sistemi hâlâ tam potansiyeliyle kullanmıyoruz.
Peki beyin ile algoritmalar birbirinden ne kadar farklı? Belki de hiç değil. Sinir ağları (neural networks) yapay zekânın kalbinde yer alıyor ama bu kavramın ilham kaynağı insan beyninin kendisi. Günümüzde nörogeribildirim (neurofeedback) teknolojileri sayesinde beyin dalgalarımızı anlık olarak ölçebiliyor, veriyi yapay zekâ algoritmalarıyla analiz edip kendi beynimizi optimize edebiliyoruz.
Nörogeribildirim Nedir?
Basitçe anlatmak gerekirse: beynin kendi çalışmasını “izlemesi” ve “öğrenmesi” sürecidir. EEG (elektroensefalografi) cihazı, beyin dalgalarımızı ölçer. Ardından bir yazılım bu sinyalleri yorumlar ve bize anında geri bildirim verir. Beyin bu geri bildirimi alarak davranışını değiştirir — tıpkı bir kasın düzenli egzersizle güçlenmesi gibi.
Bu teknolojinin arkasında ciddi matematik ve makine öğrenmesi vardır. Algoritmalar beynin “dikkat”, “odaklanma”, “stres” gibi durumlarını tespit eder ve kişiye özel egzersizler oluşturur. Bu, beynin kendini yeniden programlaması anlamına gelir.
Zihin Hacker’ları: Yeni Nesil Öğrenciler
Yeni kuşak, yalnızca bilgiyi tüketen değil, kendi zihnini tasarlayabilen bireyler olacak. Yapay zekâ ile desteklenen nörogeribildirim sistemleri sayesinde öğrenciler artık şunu öğreniyor:
- Odaklanmayı eğitebiliriz.
- Stresi yönetebiliriz.
- Beyin performansını artırabiliriz.
Ders çalışırken beynin hangi anlarda “dikkat dağıldığını” görebilmek, odaklanmayı artıran müzik veya oyunlarla bunu eğitmek artık mümkün. Beyin dalgalarımızın ritmini yakalamak, kendi zihnimizin DJ’i olmak gibi.
Beyin ve Yapay Zekâ El Ele
Yapay zekâ artık sadece dışarıda çalışan bir sistem değil; beynimizle konuşabilen, onunla birlikte evrilen bir araç. Önümüzdeki on yılda, insan–makine sınırı bulanıklaşacak. Belki de o zaman “optimize edilmiş insan zekâsı” kavramını tartışacağız.
Ama tüm bu teknolojilerin merkezinde değişmeyen bir şey var: insan bilinci. Teknoloji bizim yerimize düşünmeyecek, ama nasıl düşündüğümüzü anlamamıza yardımcı olacak.
Son Söz
Beyin 2.0 çağında en büyük güç, algoritmalar değil, onları kullanan zihinler olacak.
Yapay zekâyı sadece kod olarak değil, kendi zihnimizi anlamanın yeni dili olarak görmeliyiz.
Unutmayın, beyniniz de bir yazılım — ve siz, onun programcısısınız.