
Dr. Öğretim Üyesi Seda Gökçe Turan
BAU Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bilgi Güvenliği Teknolojileri Bölümü
Bugünün dünyasında “vatandaşlık” tanımı yalnızca nüfus cüzdanlarımızla sınırlı değil. İnternete bağlandığımız anda hepimiz, dijital dünyanın da birer vatandaşı oluyoruz. Akıllı telefonlarımız, bilgisayarlarımız ve sosyal medya hesaplarımız aslında yeni bir vatandaşlık alanının kapılarını aralıyor. İşte tam da bu sebeple, “dijital vatandaşlık becerileri” çağımızın en önemli becerilerinden biri haline gelmiş durumda. En genel tanım olarak dijital vatandaşlık, bireylerin çevrimiçi ortamlarda hak, görev ve sorumluluklarının farkında olması ve bilişim teknolojisi araçlarını bu farkındalıkla kullanmalarıdır. Yani dijital vatandaşlık becerileri gelişmiş olan bireyler sadece teknolojiyi iyi seviyede kullanan kişiler değil aynı zamanda hak, sorumluluk, etik ilkeler ve bilinçli kullanım alışkanlıkları geliştirmiş olan kişilerdir. Dijital vatandaşlığın temelini oluşturan hak, sorumluluk, etik ve bilinçli kullanım gibi unsurlar ise dijital vatandaşlığı sadece bireysel bir beceri olmaktan çıkartıp aynı zamanda toplumsal yaşamı dönüştüren ortak bir “kimlik” haline getirmektedir. Bu sebeple dijital vatandaşlık sadece siber dünyayı değil gerçek dünyayı da etkilediği için klasik vatandaşlıktan ayrı düşünülmemelidir.
Her vatandaşlık biçimi haklarla tanımlanır. Nasıl ki klasik vatandaşlıkta ifade özgürlüğü, eğitim hakkı ve sağlık hakkı temel taşlar arasında yer alıyorsa dijital çağda da buna karşılık gelen “dijital haklar” vardır. Dijital hakların başında bilgiye erişim/ulaşım hakkı gelmektedir. Bugün maalesef en büyük eşitsizliklerden biri bilginin kime, ne ölçüde ve hangi nitelikte ulaştığıyla ilgilidir. İnternete erişimin olmadığı ya da kısıtlı olduğu bölgelerde yaşayan bireyler bir nevi dijital vatandaşlık statüsünün dışında kalır. Oysa bilgiye erişim sadece bireysel bir ihtiyaç değil aynı zamanda demokratik katılımın ve dolayısıyla toplumsal gelişimin de vazgeçilmez unsurudur. Bir diğer dijital hak mahremiyet ve veri koruna hakkıdır. Kişisel verilerin izinsiz paylaşılması veya kötüye kullanılması bireylerin yalnızca dijital yaşamlarını değil gerçek hayatlarını, kişilik haklarını ve özgürlüklerini de tehdit etmektedir. Bu nedenle dijital vatandaşlık kişisel sınırlarını koruyabilme bilincini de içermektedir. Son olarak ifade özgürlüğü dijital vatandaşlığın en kritik haklarından biridir. Siber ortamlarda düşüncelerimizi dile getirmek demokratik katılımın temelini oluşturur ve ifade özgürlüğü kapsamındadır. Fakat bu özgürlük; başkalarının haklarını ihlal etmeden, olumsuz davranışları meşrulaştırmadan ve dezenformasyona katkı sağlamadan kullanılmalıdır.
Dijital vatandaşlık becerilerinin bir değer unsuru etik ilkelerdir. Etik ilkeler sadece dijital yaşam için değil gerçek hayat için de birer pusula görevi görürler. Dijital ortamlarda yalnızca bireysel özgürlükler ile sınırlı değildir. Aksine bu özgürlükler toplumsal hak ve sorumlulukları da beraberinde getirir. Bu noktada etik ilkeler devreye girmektedir.
Dijital ortamlarda etik davranışların temeli saygıdır. Her ne kadar karşımızda “ekranlar” olsa da iletişim kurduğumuz, muhatap olduğumuz kişilerin gerçek insanlar olduğunu unutmamız gerekir. Farklı görüşlere saygı göstermek, nezaketle iletişim kurmak, olumsuz söylemlerden kaçınmak etik ilkelerin en temel yansımalarındandır. Etik ilkelerin ikinci önemli unsuru sorumluluk bilincidir. Siber dünyada paylaşılan her içerik yalnızca bireysel bir tercih değildir; hızla yayılabilir, başkaları üzerinde etkiler yaratabilir ve kimi zaman da maalesef dönüşü olmayan sonuçlara neden olabilir. Bu nedenle dijital vatandaşlık “paylaşmadan önce düşünme” alışkanlığını da içermektedir. Etik ilkelerin üçüncü unsuru olarak adalet ve şeffaflık ilkeleri öne çıkmaktadır. Yalan bilginin yayılması ya da manipülasyon sadece bireyleri değil toplumu da olumsuz yönde etkilemektedir. Dijital vatandaşlar yalnızca bilginin tüketicisi değil aynı zamanda üreticisidirler de. Bu bağlamda dijital vatandaşlar doğruluk ve güvenilirlik sorumluluğunu da taşımaktadırlar.
Dijital vatandaşlığın bu yazıda ele alınan son unsuru ise bilinçli teknoloji kullanımıdır. Teknolojiyi sadece kullanmak ve tüketmek değil aynı zamanda yeniden üretmek ve hem bireysel hem de toplumsal faydaya dönüştürmek bilinçli teknoloji kullanımının temelini oluşturmaktadır. Bilinçli teknoloji kullanımı öncelikle dijital okuryazarlık becerilerinin edinilmesiyle başlar. Güvenilir ve doğru bilgi ile manipülatif ve yanlış içeriklerin ayırt edilmesi temel dijital vatandaşlık becerilerindendir. Bu yetkinliğe sahip olmayan bireyler maalesef dezenformasyonun ve manipülasyonun en kolay hedefi haline gelmektedir. Bu sebeple dijital okuryazarlık becerileri ile bireylere bu temel yetkinlikler kazandırılmaya çalışılır. Bilinçli teknoloji kullanımı aynı zamanda dijital farkındalığı da içermektedir. İnternette geçirilen sürenin, tüketilen içeriklerin ve kullanılan uygulamaların bireyler üzerindeki psikolojik ve sosyal etkilerinin farkında olmak dijital etkileşimleri daha etkili ve güvenli bir deneyim haline getirmektedir. Son olarak bilinçli teknoloji kullanımı dijital güvenlik ile doğrudan bağlantılıdır. Parola ve şifre güvenliği, kişisel verilerin korunması ve çevrimiçi tehditlere karşı kendini koruma ve bilinçli farkındalık dijital güvenliğin temelini oluşturmaktadır.
SONUÇ YERİNE…
Dijital vatandaşlık sadece teknoloji ile ilgili bir kavram ve beceri değil aynı zamanda bireyleri, toplumu ve geleceğimizi ilgilendiren çok boyutlu bir yaşam biçimidir. Dijital vatandaşlık becerileri yüksek olan, dijital hak ve sorumluluklarının farkında olan, etik ilkelere bağlı kalan ve bilinçli teknoloji kullanım alışkanlığı geliştiren bireyler yalnızca kendi yaşamlarını değil toplumsal yaşamı da dönüştürür ve geliştirirler. Eğitim kurumları da bu dönüşüm ve gelişim de öncü durumdadırlar. Gençleri yalnızca mesleki bilgiyle değil aynı zamanda dijital haklar, etik sorumluluklar ve bilinçli teknoloji kullanım bilinciyle donatarak geleceğin dijital toplumunu inşa etmeye katkı sunarlar.
Dijital vatandaşlık hepimizin ortak geleceğini şekillendirecek bir yaşam kültürüdür. Bu kültürü hak ve sorumluluklar temelli, etik ilkelerin odak noktasında olduğu ve bilinçli teknoloji kullanımı üzerine inşa edersek, dijital çağ yalnızca teknolojik bir devrim değil aynı zamanda insanlığın geleceği için umutlu bir dönüşüme evrilecektir.