Kapatmak için ESC'ye basın

6 Şubat depremlerinin toplumda travması hâlâ sürüyor

Türkiye’yi derinden sarsan 6 Şubat 2023 depremlerinin yaşandığı kentlerde Travma ve Afet Ruh Sağlığı Çalışmaları Derneği (TARDE) ve UNICEF iş birliğiyle yürütülen araştırma, depremin yarattığı çok yönlü etkileri, deprem sonrası yaşam koşullarını ve psikolojik sonuçları açığa çıkardı. Hazırlanan raporda depremden etkilenen kişilerin yüzde 68’inin depresyon yaşadığı belirtilerek binaların yeniden inşasının yanı sıra toplum sağlığının da yeniden inşasının önemi vurgulandı.

6 Şubat 2023’te meydana gelen ve 53 binden fazla can kaybına yol açan depremlerin ardından Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da, Prof. Dr. Özlem Karaırmak ve Uzman Psikolog Ece Önder tarafından hazırlanan afetin ruhsal ve toplumsal etkilerine yönelik araştırma raporunun sonuçları, Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Beşiktaş Kampüsü’nde düzenlenen seminerde açıklandı.

BİN 256 KİŞİYLE ANKET, 365 KİŞİYLE GÖRÜŞME YAPILDI 

Prof. Dr. Özlem Karaırmak ve Uzman Psikolog Ece Önder, raporun bin 256 kişiyle yapılan anket ve 365 kişiyle gerçekleştirilen birebir görüşmeler sonucunda hazırlandığını söyledi. Araştırma, afetzedelerin ruh sağlığı sorunlarının kapsamını ve toplumsal yaşamın yeniden inşası için önemli ipuçlarını da gözler önüne serdi. Depremin üzerinden 16 ay geçtikten sonra yapılan araştırmaya katılan depremi yaşayan bireylerin yüzde 43,6’sının Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), yüzde 64,9’unun anksiyete ve yüzde 67,8’inin depresyon belirtileri gösterdiği tespit edildi. Katılımcıların yüzde 28’i geleceğini karanlık gördüğünü, yüzde 38’i ise geleceğe umutla bakmadığını belirtti. 

YÜZDE 55’İ UYKU SORUNU YAŞIYOR

Raporda, depremle ilgili duyusal hatırlatıcılar nedeniyle yoğun stres ve tekrar eden anıları yaşadığı belirlenenlerin oranı yüzde 60, uyku sorunları yaşayanların oranı yüzde 55, psikolojik destek ihtiyacı duyanların oranının ise yüzde 37 olduğu açıklandı. Raporda bu bulguların, depremdeki travmatik etkilerin halihazırda çözülemediği ve özellikle konteyner kentlerde süren zorlu yaşam koşullarının bu etkileri derinleştirdiği belirtildi. 

Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Karaırmak, araştırma sonucunda depreme bağlı sağlık problemlerinin devam ettiğini ve kronik hastalıkların arttığını; yıkılan sağlık kurumlarının, asbest kaynaklı kanser şüphesinin ve bölgede sağlık hizmeti zorluklarının toplum üzerindeki ciddi etkilerini gördüklerini vurguladı. 

Karaırmak, “Yoğun ve uzun vadeli psikolojik destek ihtiyacı devam ediyor. Sahada yaptığımız çalışmalarda, depremi yaşayan bireyler, yakın çevrenin ve toplumun kayıtsızlığı karşısında kırılganlıklarını belirtti. Deprem ve kayıplar hakkında konuşma ve toplumun diğer kesimleri tarafından anlaşılma çok güçlü bir bulgu olarak öne çıkıyor” dedi.

“PSİKOSOSYAL HİZMETLER ÖNEM TAŞIYOR”

Deprem sonrası bireylerin ve toplumun ruh sağlığını iyileştirmeye yönelik geniş kapsamlı ve sürdürülebilir müdahalelerin öne çıktığı raporda, psikososyal hizmetlerin depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi ruh sağlığı sorunlarının önlenmesinde kritik bir önem taşıdığı da belirtildi. Prof. Dr. Özlem Karaırmak, rapora ilişkin değerlendirmesinin devamında şunları söyledi: “6 Şubat depremi, sadece binaları değil, insanların hayatlarını ve umutlarını da yerle bir etti. Depremzedelerin sesinin duyulması, özellikle konteyner kentlerdeki yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve toplumsal dayanışma içinde hareket edilmesi, iyileşme sürecinin en önemli anahtarları olarak öne çıkıyor. Özellikle afet sonrası psikososyal çalışmaların aile ve çocuk koruma sistemini güçlendirmesi önceliğimiz. Ailelerin güçlü ve dayanıklı olması, bireylerin psikososyal iyileşme süreçlerini destekler ve topluluğun genel iyilik halini artırır” dedi. 

“AİLE SİSTEMİ ZEDELENDİ”

Uzman Psikolog Ece Önder ise ekonomik ve toplumsal yaralara acil çözüm bulmanın, afet kaynaklı ruhsal ve toplumsal sorunların iyileşmesi açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.

Önder, “Konteyner kentlerde sosyalleşme alanlarının yetersizliği, önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Aile içi ilişkilerde bozulma, yakın ilişkilerde sorunlar, aile üyelerinin birbirinden ayrılamaz hale gelmesi nedeniyle aile sistemi ciddi şekilde zedelenmiş durumda. Ayrıca şehir hayatının simgesel unsurlarının yok olması ve yıkım sonrasında şehirdeki boşlukların giderek artması, depremden etkilenen kişilerin travmadan iyileşme sürecini olumsuz etkiliyor” diye konuştu. Raporda ayrıca kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları arasındaki güçlü iş birliği de vurgulandı.